Moda’nın Problemleri

Tekstil sektörü birçok yapısal problemi bir arada barındıran bir sektör. Bu sorunlar yalnız ülkemize mahsus değildir, tedarik zincirinin global yapısı nedeniyle global ölçekte görülen sorunlardır. Tekstil sektörünün sorunlarını şu başlıklar altında özetleyebiliriz:

YOKSULLUĞA YOL AÇAN DÜŞÜK ÜCRETLER: Tekstil sektöründe çalışan milyonlarda işçi markaların ve fabrikaların düşük ücret politikaları nedeniyle çok düşük ücretlere çok uzun saatler çalışmakta ve insan onuruna yakışır bir hayat sürememektedir.

İŞÇİ SAĞLIĞINI TEHLİKEYE ATAN İŞYERLERİ: Moda endüstrisinin düşük maliyetli üretim teknikleri işçilerin sağlığına ve hatta bazen yaşamlarına mal oluyor. Fabrika yangınları ve çökmelerinde binlerce kişi öldü (Rana Plaza, Tazreen, Ali Enterprise Felaketleri gibi). Tehlikeli kimyasalların kullanımı veya kot kumlama gibi başka tehlikeleri uygulamalar da bugüne kadar birçok işçinin yaşamına mal oldu. Şimdi ise Covid-19 salgını fabrikalarda işçileri tehdit ediyor.

SÖZLEŞMESİZ / GÜVENCESİZ ÇALIŞMA ŞARTLARI: Kayıt dışı istihdam ülkemizde ve diğer ülkelerde tedarik zincirinde oldukça yaygın. Yetkililerin de belirttiği üzere Türkiye’de her 2 çalışandan 1’i güvencesiz. ​​Kayıt dışı çalışma koşulları işçilerin işe alım ve işten çıkarma sırasında var olan haklarından mahrum kalmalarına sebep oluyor ve çeşitli hak ihlallerine maruz kalmalarına zemin hazırlıyor.

BULANIK TEDARİK ZİNCİRİ – ŞEFFAFLIK EKSİKLİĞİ
Moda markalarının tedarik zinciri bir ağ gibi dünya geneline yayılmış durumda. Markalar web sitelerinde sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal sorumluluk sözleri verirken bir yandan tedarikçi listelerini gizli tutmakta ısrar ediyor. Bu nedenle tedarik zinciri bağımsız aktörler tarafından denetlenmesi zorlaşıyor.

ATIK VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ: Moda endüstrisi, dünyadaki en büyük karbon kirleticilerinden ve en büyük atık üreticilerinden biri. 2018’de üretilen 100 milyar giysinin beşte üçü, bir yıl içinde çöp sahasına gidecek. Zehirli kimyasallar çevreye ve işçi sağlığını yıkıma uğratıyor. Ayrıca pamuk üretimi çok büyük miktarda su tüketiliyor.

İŞCİ HAKLARI İHLALİ: Tekstil fabrikalarında ücret hırsızlığından fiziksel şiddete varan birçok hak ihlali gerçekleşiyor. Moda markaları üretimlerini bağımsız fabrikalardan temin ettikleri gerçeğinin arkasına saklanarak sorumluluklarını inkar etmeye çalışıyor. Bununla birlikte, uluslararası standartlar, markaların tüm işçi haklarına saygı göstermesi gerektiğini ve ihlaller meydana geldiğinde çözüm sağlamakla ve hakları güvence altına almakla sorumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

CİNSİYET AYRIMCILIĞI – CİNSİYETE DAYALI ŞİDDET: Dünya genelinde 40-60 milyon hazır giyim işçisinin yüzde sekseni kadın ve bu bir tesadüf değil. İnsana yakışmayan çalışma koşulları, düşük ücretler, zorunlu fazla mesai ve güvensiz koşullarla ün salmış bir sektörde, kadınlar genellikle doğum izninden, çocuk bakımından ve işe güvenli seyahatten mahrum bırakılıyor. Bu yapısal ihlaller toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle daha da kötüleşiyor.

GÖÇMEN İŞÇİLERİN SÖMÜRÜSÜ: Dünyanın dört bir yanındaki hazır giyim ve tekstil tedarik zincirlerinde yüz binlerce göçmen istihdam edilmektedir. Yerel işçilerin karşılaştığı aynı suistimallerin çoğuna maruz kalıyorlar. Bununla birlikte, bu suistimaller, göçmen işçilerin çalıştığı belirli bağlamlarla daha da artmakta.

SENDİKAL HAK İHLALİ: Örgütlenmeyi başaran fabrika işçileri genellikle baskıyla karşı karşıya kalıyor ya da işten atılıyor. Üretimin büyük kısmı, ücretlerin en düşük olduğu ve sendikal özgürlük konusunda en kötü sicile sahip ülkelerde gerçekleşir. Çin, Bangladeş, Endonezya, Filipinler, Türkiye, Vietnam gibi başlıca hazır giyim üreticisi ülkeler, işçilerin örgütlenmesi için en kötü şartlara sahip yerler arasında.

MARKALARIN HAKKANİYETSİZ UYGULAMALARI: Moda markalarının web sitelerinde listelenen birçok güzel politikası vardır. Sorun şu ki, bunların çoğu pazarlama tekniklerinin ötesine geçmeyen ve hukuksal olarak bağlayıcılığı bulunmayan taahhütler. Fabrika denetimleri genellikle önceden yöneticilere duyuruluyor ve ücreti markalar tarafından ödenen denetim firmaları tarafından, işçilerin katılımı olmadan yapılıyor.

COVID-19 KRİZİ: COVID-19 salgını tüm gezegende hayatları etkiliyor, ancak özellikle hazır giyim işçilerini etkiliyor. Kalabalık fabrikalarda yeterli koruma olmadan çalışarak sağlıklarını riske atıyorlar. Bununla birlikte markaların haksız politikaları nedeniyle ücretlerini alamıyor ve geçinemiyorlar. Markalar ve perakendeciler, geçmişte kârlarını sağlayan çalışanları korumak için harekete geçmelidir.

İKLİM KRİZİ: Giysi üretimi iklim krizine önemli bir katkıda bulunuyor ve hazır giyim işçileri ciddi şekilde etkileniyor. Markalar, sosyal ve çevresel krizlere eşzamanlı olarak endüstri çapında çözümlere duyulan ihtiyacı acilen ele almalıdır. Sosyal adalet ve çevresel adalet birbirinden bağımsız var olamayacaktır.