Bangladeş’teki işçi kardeşlerimizle dayanışma zamanı

Bangladeş’te üretim yapan tüm firmaların zaman kaybetmeden ‘Bangladeş Yangın ve Bina Güvenliği Anlaşması’nı imzalaması, üretim tesislerini sendikalar ve CCC’nin denetimine açması gerekiyor

Mehmet Tarhan

Bundan yaklaşık bir ay önce Bangladeş’in başkenti Dakka’da 8 katlı Rana Plaza çöktü. Rana Plaza’da çok sayıda çok sayıda satış mağazası ve üretim tesisi yer alıyor ve 3000’in üzerinde işçi çalışıyordu. Bu işçilerden 1127’si enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. Bu insanlar Zara, Benetton, Wal-Mart, Primark, C&A ve KIK gibi dünyanın tanınmış markaları için aylık ortalama 35 dolara üretim yapıyorlardı.

Rana Plaza faciası (ya da katliamı denebilir) Bangladeş için ilk değildi. 2005 yılından bu faciaya kadar 700’ün üzerinde işçi farklı fabrikalarda çıkan yangınlarda can vermişti. Küresel sendikalar, yerel sendikalar, işçi hakları savunucusu örgütler ve uluslararası tüketici ağı olan Temiz Giysi Kampanyası (CleanClothesCampaing-CCC) bilgi notuna göre; C&A, KIK ve Wal-Mart 24 Kasım 2012’de 112 işçinin yanarak öldüğü Tezreen Fabrikasında üretim yaptırıyordu. Zara ise 26 Ocak tarihinde 7 kadın işçinin yanarak can verdiği Smart Fashion adlı fabrikada üretim yaptırıyordu. Yanarak ölen bu işçilerin 3’ü 17 yaş ve altında çalışan çocuk işçilerdi.

Henüz böyle bir faciayla gündeme gelmemiş olsa da Türkiye’den de çok sayıda hazır giyim markası işçiliğin ucuz olduğu, sendikal örgütlülüğün zayıf olduğu, yasaların işçileri yeterince güvence altına almadığı Bangladeş’te üretim yaptırıyor. LC Waikiki, Seven Hill, De Facto, Rodi Jeans, Colin’s, Batik, Collezione gibi özellikle orta gelir grubuna hitap eden markaların satış mağazalarında atacağınız kısa bir turla, bu markaların Bangladeş, Vietnam ve Pakistan gibi ülkelerde üretim yaptıklarını görebilirsiniz.

Tezreen Fabrikasındaki yangından sonra Küresel sendikalar, yerel sendikalar, işçi hakları savunucusu örgütler ve uluslararası tüketici ağı olan Temiz Giysi Kampanyası (CleanClothesCampaing-CCC) tarafından “Bangladeş Yangın ve Bina Güvenliği Anlaşması”nı hazırladı. Bu anlaşma; bağımsız bina denetimlerinin yapılmasını, inceleme sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılmasını, risklerin azaltılması için zorunlu bina tadilatlarının yapılmasını, sendikaların fabrikalarda işçi hakları ve işçilerin kendi sağlıklarını nasıl koruyacaklarına dair eğitimler vermesini kapsıyor. Bu anlaşma ile risk altında çalışan milyonlarca Bangladeşli tekstil işçisinin can güvenliği güvence altına alınmış olacak.  2012 yılında kampanyanın ilk imzacı markaları TommyHilfiger ve CalvinKlein markalarının sahibi olan PvH ve Alman perakendecisi Tchibo oldu. Diğer markalar Rana plaza faciasına kadar sessizliğini korudalar.

Rana plaza faciasının ardından,  Temiz Giysi Kampanyası  (Avrupa’nın 16 ülkesinde var olan ve dünya çapında 250 sivil toplum örgütü ve  işçi hakları savunucucu örgüt ve sendika ile çalışan tüketici ağı) uluslararası sendika federasyonu IndustriAll ve diğer örgütlerle oluşturulan platform çok daha etkili bir kampanya  yürüttü. Ve kampanyanın etkisi ile  32 marka (Aldi, Abercrombie & Fitch, Benetton, C&A, Carrefour, El Corte Inglés, Esprit, G-Star, H&M, Hema, Helly Hansen, Hess Natur, Inditex (Zara), JBC, KIK, LIDL, Loblaws, Mango, Marks & Spencer, Mothercare, N. Brown Group (SimplyBe, High&Mighty etc.), New Look, Next, Primark, PVH (Tommy Hillfiger, Calvin Klein), Rewe, Sainsbury’s, Stockmann, Switcher, Tchibo, Tesco, WE Group), Bangladeş’te Yangın ve Bina Güvenliği Anlaşması’na imza atmayı kabul etti.

Ancak maalesef henüz hiçbir Türkiyeli marka bu anlaşmayı imzalamış değil. Orada üretim yaptıran Türk markaları da diğer markalar gibi çalışanlarının yaşamlarını güvence altına almak zorunda, üretim yaptırdıkları yerleri bağımsız denetimlere açmalı ve denetim raporlarını kamuoyu ile paylaşmalıdır. Çalışanlarının yaşamlarını güvence altına almak ve bina güvenliğini sağlamak için sendikalarla işbirliğine gitmeliler. Aksi takdirde, markalarının üzerindeki şüphe hiçbir zaman ortadan kalmayacaktır.

Rana Plaza Facia’sında bir satış ofisinden LC Waikiki markasının çıkmasıyla bu marka tekrar gündeme geldi. Daha önce 2010 yılında Garib&Garib fabrikasında çıkan yangında da karşımıza çıkmıştı.   O yangında da 21 işçi yanarak hayatını kaybetmiş, 50 civarında işçi yaralanmıştı. Facianın hemen ardından Temiz Giysi Kampanyası ve Uluslararası Tekstil Hazır Giyim ve Deri İşçileri Federasyonu (ITGLWF)  kendilerine işçilerin  ve ailelerin mağduriyetlerinin  giderilmesi için çağrı yapmıştı. Federasyon bazı yazışmalarda LC Waikiki’nin yardım vaadinde bulunduğunu söylese de Firma bunu inkar ediyor. Garib&Garib’de sadece deneme üretimi yapıldığı, ancak bunun bir anlaşmayla sonuçlanmadığı, yangının ise bu süreçten sonra gerçekleştiğini iddia ediyor. LC Waikiki bu konuda haklı olsa bile işçilerin can güvenliği için gerekli standartları taşımayan bir yerde deneme üretimi bile yaptırmış olmanın sorumluluğunu taşımalı ve ölen işçilerin yakınlarına ve yaralanan işçilere destek sağlamalıdır. Geçtiğimiz yıl vergiden arındırılmış şekilde 50 milyon dolar civarında yardım yaptığını söyleyen LC Waikiki’nin bu destek kaçınmasını hoş görmek oldukça zor.

LC Waikiki, Seven Hill, De Facto, Rodi Jeans, Colin’s, Batik, Collezione ya da henüz bilmediğimiz ve Bangladeş’te üretim yapan tüm firmaların zaman kaybetmeden “Bangladeş Yangın ve Bina Güvenliği Anlaşması”nı imzalaması, üretim tesislerini sendikalar ve CCC’nin denetimine açması gerekiyor.  Zaten çok ağır şartlarda ve ayda 35 dolara çalışan milyonlarca tekstil işçisinin en azından yanarak ya da ezilerek ölmeyecekleri garanti altına alınmalıdır.

Bizler ise Bangladeşli işçi kardeşlerimizin can güvenliği sağlanıncaya kadar bu markaları baskı altına almalı, işçi kardeşlerimizin kanıyla yıkanmış bu kıyafetleri giymeyi reddetmeliyiz.

T24 sitesinden alıntıdır.

Yorum Yap